Başımıza sevimsiz şeyler geldiğinde hayıflanmak klişedir; hele bizi zorlayan, köşeye sıkıştıran şeyler olduğunda, kaçacak delik ararız. Bugünlerde beni, daha doğrusu egomu dilim dilim doğrayan bir realite ile yaşıyorken, bildiğim tüm kaçış yöntemlerine yöneldiğimi fark ettim.
Ama başıma gelen bu sevimsiz olay beni diplere doğru savururken, farkındalığım eşlik ediyor. Egom kıyaslamaya düşerken, onu ayrı bir varlık olarak izleyebilme şansına sahibim. Ve sonunda sessizce kendimle baş başa kalmaya izin veriyorken; başıma gelen olay/olgu/realite her ne diyeceksek, müteşekkir olmaya doğru bir yön yakalıyorum usulca. Bu farkındalık, şükür hissi; canımın sıkılmasına, hatta berbat hissetmeme engel olmasa da, yeni bir alan açılıyor sanki. Şükür alanı.

Evet can sıkan, iç burkan olayların hepsi bazen egomuzun namussuzca tutup bırakmadığı klişeleri görüp sıyrılmak için bir şans. İş yerinde başarısız hissetmeme sebep bir olay mı oldu, bir tartışma sonucunda karşımdakileri ikna edemedim mi, hemen içimde asıl zedelenenin egom olduğunu görebilmek, egodan özgürleşme yolunda küçük adımlar. Amacım farkındalık ise, olayın içimde harekete geçirdiği tatsız hissin ötesine geçebilmek bana gösterebileceği potansiyeli kullanmak ve tam orada şükredebilmek..
Aslı